Diabetik Göz

Şeker hastalığı olanlarda, gözdeki ağ tabakası (retina) ve sarı nokta (makula)'nın etkilenme sıklığı yüksektir. Bu nedenle ülkemizde önemli sayıda şeker hastalığına bağlı ağ tabakası rahatsızlığı (diabetik retinopati ve makulopati) olduğu düşünülmektedir. Körlüğün en sık nedenlerinin başında şeker hastalığının gözü etkilemesi gelmektedir.

Şeker hastalığı, insüline bağımlı olan Tip I ve Tip II olmak üzere iki farklı klinik özellik gösterir. Diabet hastaları arasında Tip I (insüline bağımlı) görülme oranı 5-10%, Tip II görülme oranı 90-95% arasındadır. Şeker hastalığı vücudun tüm organlarını etkilemekle beraber, gözdeki ağ tabakası ve böbrek birinci derecede tutulmaktadır. Şeker hastalığında, gözde ağ tabakasının tutulumuna diabetik retinopati, sarı noktanın tutulumuna diabetik makulopati adı verilir. Diabetik retinopatinin Tip I hastalarında görülme sıklığı, Tip II hastalara göre iki kat fazla olup daha ağır bir tabloyla karşımıza çıkar. 15 yıl süreli Tip I şeker hastalarının yarısında yeni damar oluşumu gösteren proliferatif diabetik retinopatiye rastlanır. Ancak, Tip II hasta sayısı daha çok olduğundan, diabete bağlı körlüğün en sık nedeni Tip II hastalığıdır.

Diabetik retinopatide risk etkenleri şunlardır; 1-En önemli risk etkeni şeker hastalığının süresidir. Eğer şeker hastalığının tanısı 30 yaşından önce saptanmış ise 10 yıllık şeker hastalığında retinopati görülme sıklığı 50%, 30 yıllık şeker hastalığında retinopati görülme sıklığı 90%’dır.
2-Metabolik dengenin bozuk olması ve kan şekerinin kontrol edilememesi durumunda retinopati sıklığı artar. Kan şekeri ve Hemoglobin A1c ölçümleriyle beraber düzenli doktor kontrollerinin aksatılmaması gerekir.
3-Şeker hastalığıyla beraber hipertansiyon, böbrek hastalığı, damar hastalığı, anemi gibi hastalıkların olması önemli risk etkenleri arasında sayılır.
4-Kandaki kolesterol ve trigliserid yüksekliği de önemli risk etkenleri arasındadır.
5-Sigara içilmesi ve alkol kullanımı retinopati görülme sıklığını ve derecesini arttırır.
6-Gebelikte hormonal nedenlerle retinopati daha sıktır. Bu nedenle hamile diabet hastalarının daha sıkı takipte tutulması gerekir.

Diabete bağlı ağ tabakası hastalığı genellikle belirti vermez. Eğer, şeker hastalığı bulunan kişilerde görme şikayetleri başlarsa ağ tabakası hastalığının ileri dönemde olduğu düşünülür. Bunun dışında ağ tabakası veya retina hastalıklarında rastladığımız ışık çakması, siyah noktalar, siyah çizgiler, sinek uçuşması ve örümcek ağları görüntüleri gibi belirtiler de verebilir. Diabetik retinopatide, ağ tabakasındaki küçük damarların destek yapısındaki bozukluk nedeniyle serum ve kan, damar içinde duramaz ve dokuya sızar. Dokuya sızan kan ve serum sarı noktaya yakınsa görme azalması, eğri görme ve renkli görme bozukluğu gibi yakınmalar ortaya çıkabilir. Son yıllarda retinadan salgılanan VEGF proteininin sızıntıya etkisi olduğu bildirilmektedir. Bu nedenle yeni yapılan klinik çalışmalarda, göz içine anti-VEGF ilacı (VEGF karşıtı protein) enjeksiyonlarıyla körlüğün engellenebileceği gösterilmiştir.

Diabet hastalığının tanısı konulduğunda kesinlikle göz hekiminin damlalı göz dibi muayenesi önerilir. Görme keskinliği, biomikroskopi ve göz tansiyonuna bakıldıktan sonra damlalı göz dibi muayenesine geçilir. Göz bebeğinin damlayla genişletilmesinden sonra yapılan göz dibi muayenesinde retina ve makulada herhangi bir anormal durum (kanama, sızıntı ve damar değişiklikleri) görülürse ileri tetkiklere geçilir. Bunlar sırasıyla göz anjiosu ve makula tomografisidir. Bu tetkiklerin sonuçlarına göre Argon Lazer kararı verilir. Argon Lazerin kullanıldığı tedavi yönteminde sızıntıların ve yeni damar oluşumlarının azaltılarak kanama riski kontrol altına alınır. Lazer tedavisinde amaç hastalığın olumsuz etkilerinin yavaşlatılmasıdır. Lazer tedavisi gerektiğinde hastalığın derecesine göre birden fazla seans tedavi yapılabilir. Son yıllarda, göziçine iğne tedavisi şeker hastalarında başarılı bir şekilde uygulanabilmektedir. Şeker hastalığında görme kaybının en önemli nedeni olan makula (sarı leke veya sarı nokta) ödeminde anti-VEGF göziçine iğne tedavisi tercih edilmelidir. Göz içine iğne tedavisi bir ay aralıklarla yapılabilir. Bu konuda ayrıntılı bilgi web sitemizin diğer sayfalarında verilmiştir. Eğer hastalık ileri evredeyse ve göz arkasında ileri seviyede kanama ve zar oluşumu varsa vitreoretinal cerrahi uygulanır. Bütün bu tedavilerde amaç, görmenin korunarak kişinin yaşam kalitesine katkıda bulunmaktır.

Şeker hastalığı gözün yalnızca ağ tabakasını değil tüm dokularını etkileyen bir hastalıktır. Şeker hastalığı katarakt, glokom (göz tansiyonu), göz siniri felçlerine, görme siniri kuruması (optik atrofi) ve kuru göz hastalığına yol açabilir. Bütün bu göz hastalıkları tek bir kişide de ortaya çıkabilir. Şeker hastalığı olan bir kişide katarakt gelişmişse ameliyat için beklemek sakıncalı olabilir. Bunun nedeni hasta bekleyince katarakt sertleşir ve ameliyat zorlaşır. Ayrıca, şeker hastalarında katarakt olduğunda göz arkasında hastalık gelişme riski olan ağ tabaka rahatsızlığının tanısı geç konulur. Şeker hastalarında gelişen katarakt hastalığında tedavide tek seçenek cerrahidir, ve fako yöntemi tercih edilir. Gözün içinde yeni damar oluşumuna bağlı göz tansiyonu hastalığı (neovasküler glokom) için göz içine anti-VEGF ilacını iğne tedavisini takiben göz içine tüp takmak gerekebilir.

Her tedavi yönteminde olduğu gibi Argon Lazer tedavisinde de riskler ve komplikasyonlar gelişebilir. Bunlar sırasıyla, göz içinde veya çevresinde duyulan ağrı, retina kanaması, çift görme, bulanık görme, gece görüşünün bozulması, görme alanı bozukluğu, siyah noktaların ortaya çıkması ve göz bebeğinin (pupilla) genişlemesidir. Gelişmesi muhtemel bu risk ve komplikasyonlar nedeniyle Argon Lazer tedavisi gerektiği halde, eğer tedavi kabul edilmezse veya geciktirilirse, hastalık körlükle sonuçlanabilir.

Yukarıda belirtilen risk ve komplikasyonlara rağmen, şeker hastalığına bağlı ağ tabakası rahatsızlığında, tanı erken konulursa 90% oranında körlüğü engellemek mümkündür. Tedavide başarı oranı, erken tanıyla veya diğer bir deyimle şeker hastasının şikayete yol açmadan önce düzenli göz kontrollerini yaptırmasıyla artar. Şeker hastaları gözlerinde hiç bir şikayet olmasa da mutlaka 6 ay veya yılda bir damlalı gözdibi muayenesi olmalıdır.

  • OCT ANJİOGRAFİ YÖNTEMİ
    OCT ANJİO (OCTA) yöntemi, çekimi sırasında ilaç verilmediği için kişiye hiçbir zararı olmayan, sarı nokta ve retinanın damarlarının çok yeni ve üst düzey bir görüntülenme tekniğidir. 2015 yılı içinde OCTA cihazının geliştirilmesi çalışmaları olumlu sonuçlanarak, ABD, Avrupa ve Japonya’daki Retina Merkezlerinde ve eşzamanlı olarak ilk kez kliniğimde kullanılmaya başlanmıştır. Klasik göz anjiografisinde...
  • BİYONİK GÖZ (ARGUS-II RPS)
    Gece körlüğü (tavuk karası, retinitis pigmentosa) hastalığında, biyonik göz (Argus II Retinal Protez Sistemi) uygulaması sanıldığı gibi gözü değiştirerek yapılmıyor. Gözün arkasında ağ tabakası olarak bilinen retina'nın ön kısmına ameliyatla 3mmlik bir chip, göz çevresine ise elektronik kutucuk ve anten yerleştiriliyor. Chip'in görmeyi sağlaması için hastanın ayrıca özel kameralı gözlük takması ve yanında her zaman bilgisayar taşıması gerekiyor. Argus-II Retinal Protez Sistemi maliyetinin çok pahalı ve görsel sonuçlarının sınırlı olduğu biliniyor....
  • KÖK HÜCRE TEDAVİSİ (2)
    Kök hücrelerin kaynağı erişkin insanlardan olabildiği gibi embriyolardan da elde edilebilir. Embriyonik kök hücreleri, erişkin kök hücrelerinden ayıran en önemli özellik ilkinin daha çok hücre tipine dönüşebilmeleridir (pluripotent özellik). Erişkin kök hücrelerinin diğer hücrelere dönüşme özellikleri ise sınırlıdır. Kök hücre tedavisi, Stargadt hastalığı ve yaşa bağlı sarı nokta hastalığı tedavisinde klinik araştırma çalışmalarında kullanılmaktadır.
    ABD’nde Schwartz ve arkadaşlarının, 15.Ekim.2014 tarihinde Lancet dergisinde yayınladıkları faz 1/2 araştırmasında...
  • KÖK HÜCRE TEDAVİSİ (1)
    1981 yılında fare embriyolarından, 1998 yılında ise insan embriyolarından elde edilen embriyonik kök hücrelerin daha sonra genetik olarak yeniden programlanması 2006 yılında başarıldı. Günümüzde İPSC (induced pluripotent embryonic stem cell) olarak bilinen programlanmış kök hücre tedavi yöntemi, yaşa-bağlı sarı nokta hastalığının ıslak tipinin son aşamasında henüz bir hastada kullanılmıştır.
    12.Eylül.2014 tarihinde Japonya’nın Kobe şehrinde Dr.Kurimoto tarafından dünyada ilk kez 70 yaşındaki sarı nokta hastasına induced pluripotent stem (İPS) hücre nakli uygulandı. ...
  • ALPHA-IMS (RETİNA ALTI İMPLANT)
    2014 Ağustos ayında yapılan Amerikan Retina Uzmanları Birliği toplantısında tavuk karası hastalığından (retinitis pigmentosa) kör olan 26 hastaya uygulanan Alpha IMS retina altı implantı erken sonuçları açıklanmış ve 1 yıllık takip süresi sonuçlarının nispeten başarılı olduğu belirtilmiştir.
    Avrupa Birliği’nde CE belgesi alan Alpha IMS yönteminde, görüntü gözün içinde oluştuğu için, göz hareketlerinin kontrolü altında hasta kendisini daha bağımsız hissetmektedir...
  • ARGUS-II (RETİNA ÜSTÜ İMPLANT)
    2012'de Avrupa Birliği’nde, 2013te ise ABD’nde FDA tarafından onaylanan Argus II Retina İmplantı’nın kör olan tavuk karası (retinitis pigmentosa, retinit pigmenter) hastalarında uygulamaya başlamasından sonra yapay görme çalışmaları farklı bir ivme kazanmıştır. Biyonik göz olarak bilinen epiretinal (retina üstü) implantlarında hastanın gözü ameliyatla değiştirilmemektedir. Hastanın gözünün arkasında bulunan retina dokusunun üstüne ameliyatla silikon özelliğinde ışığı algılayan 3 mmlik bir chip tabakası yerleştirilmektedir...
  • KALITSAL RETİNA HASTALIĞI
    Doç.Dr.Yusuf Durlu, JAMA (Journal of American Medical Association) Ophthalmology dergisinin 19.Haziran.2014'te online yayınlanan sayısında, fotofobi olarak bilinen aşırı ışık hassasiyeti, görme azalması ve renk körlüğüne yol açan yeni bir kalıtsal retina hastalığı bulduklarını, bu yeni retina hastalığına ise 12. kromozomun (12q21.33) POC1B genindeki bir mutasyonun yol açtığını bildirdi.
    POC1B geninin bozukluğuna bağlı kalıtsal bir retina hastalığının tıp literatürüne geçtiğini...
  • GLOKOM HASTALIĞI
    Glokom (karasu, göz tansiyonu hastalığı), genellikle göz içi basıncı yüksekliğiyle seyreden ve görme sinirini tahrip eden önemli bir göz hastalığıdır. Glokom güncel olarak şöyle tanımlanır; göz içi basıncına bağlı, retina sinir liflerinde ilerleyici kaybın görme alanı hasarı yapmasıyla sonuçlanan bir göz hastalığıdır. Bazı hastalarda, göz içi basıncı normal değerler sayılan 10-21 mm Hg arasında ölçülse de glokom hastalığının ortaya çıkmasının nedeni görme sinirinin tahribata hassas olmasıyla ilgilidir...
  • STRES VE GÖZ
    Stres, birçok hastalıkta tetikleyici rol oynayabilir. Gözde SSR (santral seröz koryoretinopati) nedeni belli olmayan ama ortaya çıkışında stresin önemli bir etken olduğu, genellikle kendisini sınırlayan, A tipi davranış şekli gösteren genç ve orta yaşlı erkeklerde daha sık görülen bir hastalıktır. 30-50 yaş arası erkeklerde kadınlara göre altı kat fazla görülür. A tipi davranış şekli aşırı hırslı, hassas, sabırsız ve obsesif kişilerin bir özelliğidir. SSR hastalığı 1866 da Alman göz hekimi von Graefe tarafından tanımlanmıştır...
  • GLOKOM VE MENAPOZ
    Kadınlık hormonlarının göz tansiyonu hastalığı üzerindeki etkileri biliniyordu. Geçtiğimiz ay, genç kadınlarda doğum kontrol haplarının en az üç yıl aralıksız kullanılmasının glokom riskini ikiye katladığı anlaşılmıştı. Menapoz sonrası kadınların ise aynı yaş grubundaki erkeklere göre daha sık olarak glokom hastalığına yakalandığı saptanmıştı. Michigan ve Harvard Üniversitelerindeki araştırmacılar, bugün yayınladıkları çok önemli araştırmalarında östrojen içeren menapoz sonrası hormon ilaçlarının, kadınlarda glokom riskini azaltabileceğini gösterdiler......
  • GEBELİK VE RETİNA
    Gebeliğin anne vücudunda önemli hormonal ve metabolik değişimler yaptığı bilinmektedir. Fakat normalde retina bu değişimlerden etkilenmez. Fakat özellikle iki önemli hastalıkta gebelerde gözün retina tabakası etkilenebilir.
    Göz ve özellikle retina vücudun aynasıdır. Şeker hastalığında bilindiği üzere gözün retina tabakası tutulabilir. Eğer gebe, şeker hastasıysa metabolik kontrol hamilelik sürecinde kötüleşip diyabetik retinopati olarak bilinen ve görme kaybıyla sonuçlanan önemli sağlık sorunu yaratabilir...
  • ASPİRİN VE SARI BENEK HASTALIĞI
    Avrupa’da yapılan bir çalışmanın, kan sulandırıcı ilaçların, yaşa bağlı sarı benek hastalığında retina altındaki geniş kanamaları tetiklediğini gösterdi. Bununla beraber hayati yönden önemi bulunan kan sulandırıcı ilaçların kalp ve beyin hastalıklarında yaygın olarak kullanılmasının zorunlu olması nedeniyle ilacı veren doktora sormadan tedaviyi sonlandırmanın ölümle sonuçlanabilecek ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceği bilinmektedir. ABD’nde her beş kişiden birinin kardiyovasküler hastalıklardan korunmak için aspirin kullanması ve...
Copyright (C) 2024 Tüm hakları saklıdır.
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu yönünden, www.retina.tc içeriğindeki tüm yazı, resim ve tasarım özellikleri koruma altındadır. İzinsiz kopyalanamaz, gösterilemez ve yayınlanamaz.